DOKTORLAR DURURKEN
ŞİFACILARA GİTMELİMİ?
Değerli arkadaşlar bu sorunun cevabını
her kes kendi vermeli, öyle değilmi?
Ben bu konu hakkında
şimdiye kadar edindiğim tecrübelerimi sizinle paylaşarak, size bir parça
yardımcı
olmak istiyorum.
1.) Insanların ağrı veya acı
algılaması
bir kaç sene önce televizyonda gördügüm
ilginç bir belgeseli sizinle paylaşmak istiyorum.
Burada söz konusu kan pıtılaşmasının
tedavisi idi. Bu belgeselde aynı konu iki ayrı ülkede incelendi.
Bunlardan birincisi dünya ülkeleri
arasında zengin oldugu bilinen ALMANYA, diğeri ise fakir bir AFRİKA ülkesi
idi.
ALMANYA
- hasta bir erkek, tahminen 40-50
yaşları arası.
- tedavi olduğu hastane en modern
teknik donanıma sahip.
- tedavi yöntemi hastanede ameliyat,
tam narkoz
- daha sonra pahalı ilaçlar, serumlar,
vesaire
- tedavi süresi 6 hafta, ilk hafta
yoğun bakımda olmak şartı ile.
|
AFRİKA
- hasta bir çocuk, tahminen 10-13
yaşları arası.
- tedavi olduğu yer bir ormanın içi.
- tedavi yöntemi ayak üstü ameliyat,
üstelik uyuşturmadan
- daha sonra 3 gün arayla hastayı evinde
(kulübesinde)
ziyaret
- tedavi süresi 1 gün, ayak üstü (evet,
yanlış okumadınız).
|
Almanya'daki ameliyat mağlum, onun için
fazla söz etmeye gerek duymuyorum. Çok daha ilginç olanı Afrika daki
ameliyat. Lütfen burayı dikkatle okuyun! Hasta çocuk iki yetişkin erkek tarafından sıkıca
tutulur, birisi sağ kolundan,
diğeri sol kolundan sıkıca tutarlar. Ormandaki "tıpcılara" bir çok yerde "şifacı"
da diyorlar. Aslında bu kişilerin tıp okuduğu filan yok, fakat bu kişiler
belirli bir yeteneğe sahip oldukları için, orada yaşayan halk onlara inanır
ve güvenirler. İşte böyle bir şifacı nın elindeki mevcut biçağını (bir
kahvaltı bıçağına benziyordu) bir kösüre ile biledikten sonra, onu oralarda
yetişen bir bitkiye sürerek dezenfekte eder. Nihayet ameliyat başlar.
Nasılmı? Aynı Türkiye'de pazar yerlerinde karpuz seçerken, satıcının tatmak
amaçlı alıcıya küçük bir üçgen kesip verdiği gibi. Bu şifacı çocuğun kafasının üst
tarafından aynen böyle küçük bir üçgen keserek çıkardı ve orasını bir bitki
yaprağı ile temizledi. İnanın bu tarifimde en ufak bir abartı yok, her şey
harfiyen böyle oldu.
Bu belgeselde ben şunu anladım.
Öyle görünüyorki, insanlrın ağrı veya acı
algılaması doğup büyüdüğü ve yaşadığı yerle yakın ilgisi olsa gerek. O kücük
çocuğa uygulanan ameliyat bizlerden birine uygulansaydı, öyle sanıyorum hiç
birimiz o ameliyatdan sağ çıkamazdık, öyle değilmi? Üstelik bu şifacı her hasta
ziyaretinde o kücük üçgen parçayı çocuğun kafasından çıkarıp, içeriyi başka
bir bitkiyle temizledikten sonra tekrar yerine yerleştiriyordu. Ne
ilginçdirki, nisbeten kısa bir süre sonra bu küçük çocuk iyileşti, yani
ameliyat başarı ile sonuçlandı.
Ben bu belgeselden kendime şöyle bir ders
çıkarıyorum.
Biz dünyanın daha ziyade gelişmis
ülkelerinde yaşadığımızdan dolayı, yaşadığımız yerdeki tıpdan başka bir şey
tanımıyoruz. Oysaki dünyanın başka ülkelerinde daha farklı yöntemlerde
bulunmakta. Biz onları tanımasakta, bize o yöntemler ne kadar garip gelirse
gelsin, hatta saçma dahi gelse, anlaşılan onlarında gerçek bir payı var,
aynen bu örnekde göründüğü gibi.
2.) Akupunktur, Akupresür (Çin
yöntemleri)
bilindiği gibi bu iki yöntem Avrupaya ve
dünyanın başka ülkelerine Çin den gelmiştir.
a) Akupunktur - iğne ile gerçekleşir
insan vücudunun çeşitli yerlerinde, kendi
söylemim ile hassas noktalar bulunmaktadır. Bu noktaların aynısına çesitli
organlarımızda rastlamak mümkün. Örnegin, kulaklarımızda, ellerimizde,
ayaklarımızda, vesaire.
İğneler ancak bu noktalara tam isabet
ettiğinde iyileştirici etkisini gösterir, aksi taktirde agrı yapabilirler.
Almanya'da bu yöntem bir çok hastalık sigortası tarafından henüz kabul
edilmiyor, kabul eden hastalık sigortasının sayısı nisbeten az. İnsanlar bu
uygulayıcılara gittiği zaman masraflarını çoğu zaman kendileri karşılaması
gerekiyor. Hatta bağzı doktorlar da pek sıcak bakmıyor bü yönteme, fakat
diğer tarafta bu yöntemi öğrenmiş ve uygulayan doktorlar da var. Burada bil hassa
kişisel fikirlerin ön plana çıktığını görmekteyiz.
b) Akupresür - masaj ile gerçekleşir
yöntem olarak akupunktur ile aynıdır,
yalnız bu yöntemde iğne kullanılmaz, onun yerine aynı noktalara masaj
yapılır. Yani o noktalar hafif oğularak şikayetler giderilmeye çalışılır,
bu da başarılı bir yöntemdir.
Burası eşim Ercan'dan ilave:
bilhassa Kungfu meraklısı arkadaşlar
bilirler, Çin kungfu filimlerindede böyle noktalardan bahsedilir. Yaptığınız
hamlede bu noktalardan birini tam isabet ettirdiğiniz taktirde, rakibiniz
acılar içinde kıvranır. Hatta omurga kemiğinde belirli bir
noktayı isabet
ettirdiğiniz taktirde, rakibiniz geçicide olsa, bir kaç saniye adeta felç
olur ve hiç bir hareket yapamaz. Ben gençliğimde aktiv Karate/Taekwondo
yaptığım için bu olayları gerçek olarak yaşadım, başka sporcu arkadaşlarında
beni onaylayacağından en ufak şüphem yok.
Bana göre bu gerçek yukarıdaki
yöntemlerin doğruluk payını göstermektedir, takdir elbetde okuyucunundur.
3.) Kinesiologie (Kinesioloji,
bir Çin yöntemi)
sizlere yine bir Çin yönteminden
bahsetmek istiyorum. Yıllar önce göz kapaklarımın altında bir kaşınma
oluşmuştu. Hangi doktora gittiysem fayda etmedi. Çesitli ilaçlar ve
melhemler kullandım, nafile. Hatta doktorun birine "şifa uygulayıcı ya",
lokman hekimde denilebilinir (Heilpraktiker), gitmek istediğimi söylediğimde,
"ona gidersen bir daha bana gelme, biz boşa tıp okumadık" dedi. Gel
gelelim kendisi bana hiç yardımcı olamadı. En sonunda bağzı cilt doktorları
ancak ameliyat olarak kurtulursun dediler. Çaresiz ameliyatı kabul
etmiştimki, sağ olsun dostun birisi beni ikaz ederek kararımdan caydırdı.
Uygulanan bu tür ameliyatlarda yapılan en küçük hatanın geri dönüşü
olmadığını ve insanların çoğu zaman eskisinden daha kötü olduklarından söz
etmişti. Tesadüfen tam o sıralarda yine televizyonda bu konu hakkında
izlediğim bir yayından sonra ameliyat olayı tamamen kapanmıştı benim için.
Tam bu sıralarda "kinesioloji" ile tanıştım.
İlaç, iğne ve hiç bir tıpbi malzeme
kullanmadan insanları iyileştirebilen bir şifa yöntemi.
... devamı yakında.
|